2 Ağustos 2015 Pazar

Köşe

Bir gün telefon rehberimde, uzun zaman yoldaşlık ettiğimiz Ece Hanım'ın numarasına rastladım. Ece Hanım, oldukça iyi kalpli biriydi, yalnızca bir kötü alışkanlığı vardı; sigara içmek!

Ece Hanım'ın nur topu gibi iki yavrusu vardı. İsimleri; Ceren ve Yaren. Tatlı mı tatlı, her insanın sahip olmak isteyeceği gibi, oyunbaz, neşeli iki çocuklardı. Ece Hanım'ı ise sigara konusunda defalarca uyarsam da bir kâr etmiyordu.

Numarayı çevirdim, onun sesini duymak bana iyi gelmişti. Pazar günü ufak bir cemiyetleri olacakmış; yengesinin oğlunun nişanı. Bir aile apartmanında oturuyorlarmış, bodrum katı da oldukça genişmiş. Cemiyet burada olacakmış, davet etti. Hem de görüşmüş oluruz dedi defalarca, çok ısrar edince gitmeye karar verdim.

Cemiyet için gittiğimde hem bodrum katın, hem arka bahçenin, hem kapının önünün tıka basa dolu olduğunu gördüm. Gelinin babası ünlü bir iş adamıymış. Kızın annesiyle tanışıp, "Hayırlı Olsun" dileklerimi ilettim. Ece Hanım'la da onunla da, Ece Hanım'ın yengesiyle de sohbetimiz bayağı koyulaştı. Bu arada birlikte oynaşan Ceren ve Yaren'i arada sırada kucağıma otutturuyor, onları seviyordum.

Gecenin ilerleyen saatlerinde içecek ikramı yapıldı. Hemen arkasından bir grup insan kalacağı yere dönmeye başladı. Salon boşalınca ve bütün oyunları bitince, Ceren ve Yaren sıkılmaya başlamışlardı. Az sonra Ece Hanım da izin iseyip;
-Ben şu köşeye kadar gidip geleyim, dedi.
Ev halkı, bunun sigara içme saati olduğunu anlamışlarsa da, Ceren ve Yaren önceden hep gizlice sıvışıldığından bunun anlamını kavrayamamışlardı. Hem de canları sıkıldığıdan;
-Anne biz de gelelim biz de lütfen, dediler.
Ece Hanım kem küm ederek onları başından savmaya çalışsa da çocuklar ısrarcıydı. En sonunda,
-Olmaz, diye kestirip attı.
Çocuklar sıkılgan sıkılgan oturdular bir köşeye. Ben de neşelerini yerine getirmek için Yaren'e yanaştım ve ona dokunarak;
-Ebe, dedim.
Bu onların keyfini yerine getirmişti. Gülüşerek ve çığlık atarak birbirlerini ebeleyip durdular. Yorulunca, bir köşe iliştiler ve nefeslendiler.

Ece Hanım, sigarasını içmiş, kendi rahatsız olmasa da kokusu geçsin diye üzerine parfüm şişesini boca etmiş gelmişti. Annelerine bakınca ikisi de, akıllarında bir şimşek çakmış gibi birbirlerine baktılar. Sonra Ceren kalktı ve;
-Ben köşeye kadar gidip geliyorum, dedi gülerek ve Yaren de onu kapıya kadar geçirdi. Kalkıp baktığımda;
Ceren dışarı çıkıp azcık yürüyor ve sonra koşarak gülerek içeri giriyor. Bu sefer Yaren aynı şeyleri yapıyor. Beraber gülüşüyorlar.

Şok olmuş bir biçimde Ece Hanım'ı ve diğer yanımızda oturanları çağırdım. Ece Hanım, utanarak içeri kaçtı. İki çocuğun oynunu bölmek istemesem de, onlara uzaklaşmamalarını söyledim. Ancak onlar oyuna kendilerini o kadar kaptırmıştı ki, dinlemediler bile. Ben, mecburen köpeklerin geleceğini söylediğimde birden havlamalar birbirine karıştı. Ceren ve Yaren havlıyordu. Güçlükle onları oyunlarından vazgeçirip beraber içeri girdiğimizde, Ece Hanım hayatında belki de ilk defa sigarayı bırakmaktan bahsediyordu.

Hiç yorum yok: